Mesfûk-u demim, fedâ-i cânım, kurbân-ı sebîl-i aşk-ı Hudâ’yım,
Azâ-u bedenimle, vücûd-u nâçizemdeki her zerre-i hücremle sana,
Hulûs-u kalple inkıyâd-u â’nâkım, takdîr-u adedi nefesimce,
Milyarlarca kez telâffûz-u ismi Kahhâr’ım
Yoktan vâr edene, varı da yok edecek olana itaat-ı bî noksânım,
“Kün fe yekûn” makamını yed-i kudretinde bilâ şerîk tutan,
Bî rû’yet olsa da uyûn-u ins-u cin, dûd-u sigârın da kefîl-i rızk-ı olana,
Huzûr-u melâikede rükû-u secde-i abbâdım.
Îtirâf-u lisân-ı ehl-i hâl-u sâhib-u zamâna mübtelâyım,
Altı günde bidûn-u halel sonsuz kâinatı yerli yerince hâlkeden,
Mefhûm-u zamanın da sâhibi,
Bir günü bin yıl yapan kudret-i yek’e bî ihtilâf,
Müstevâ-i aklımca şahid-u hayrânım,
Ünvân-ı duâm, mercî-i iğasemsin,
Hîyn-ü hâcette yöneldiğim Yezdânsın,
Herkes terk etse de bî çareye mulğat,
Bir an dahî elimi bırakmayan
Her hâlimden haberdâr Semî-u Basîr-u Habîrsin,
Malûm-u müştereksin melî-u merhamet Rabbim.