Derd-i ahzân-ı bûse-i leb-i ahmâr-ı bî-emsâl-i muhrîk-i dîline düşmüşüm,
Nazar-ı a’mâk-ı bi’r-i nihayene düşmüşüm.
Hayal-i sahralardaki serâp gibi siluet-i mesmûhuna düşmüşüm,
Uyûnu elâ’nın kudret-i gasp olan bî merhamet cellâd-ı bî vicdan hâkimin fermân-ı galatına düşmüşüm.
Keşke demek istemem! Kavl-i Şeytân-ı lâindir.
Seni tanıdığım günde sirkat-i kalp ettiğini fehm-i te’hirine bugün varıp hayret-i hakîkiye düşmüşüm.
Fark etmeden ilmek ilmek söküp aldığın hayallerimin,
Günlerimin, aylarımın, senelerimin, hâttâ ömrümün âh-u figânına düşmüşüm.
Alsan her gördüğünde şuâ-yı uyunumdan bir katre,
Biraz daha aşkını uruk-u demime zerk edip yavaş yavaş verdiğin zehrin tesir-i bî imkân-ı rucû-una düşmüşüm.
Herkese derman olan Lokman Hekim’i bile bî çâre bırakan sebeb-i za’fi cesed-i dâimin yed-i zâlimine düşmüşüm.
Âteş-i odların yanmaktan korktuğu müstevâ-i harârete düşmüşüm,
Titredikçe yüreğim volkân-ı cebelden akan lâvın te’hir-i tebrîdine sebep olup nice canlara kıymanın âteş-i vicdanına düşmüşüm.
MUHTAÇ olup bir kez ru’yetin için herkesten medet dilenip yine kapına düşmüşüm.
Gezersin etraf-ı âlemde sebeb-i esbab-ı aşkı suâl eder durursun,
Her gönül sahib-i hikâye, ben ise gün görmemiş bahaneye düşmüşüm.
Nasılını bilmem! Dem-i mesfûk-u bî hesabın iki kere iki dört etmeyenine düşmüşüm.
Hesab-ı hendese bilmeyen akl-ı Mecnun’a düşmüşüm.
Bezm-i kâlu belâda tecemmu’ etmiş ervah-ı sulb-i benî Adem,
Tâ o günden yazılmış levh-i mahfuza kaderim,
Tağyir-i kabil-i nâ mümkün olanına düşmüşüm.
Râzıyım kaderime bilâtereddüt, “HAYY’dan gelen HU’ya gider”
Ammâ ben nefs-i emmare’nin bî insaf eline düşmüşüm.
Sükûnet lâzım dedikçe dîlim, cûş-u huruşta aldın soluğu,
Îrâd-ı sırât-ı müstakimim sana,
Sende sandın uğraşım iftirak-ı maşukun,
Yine yanıldım, sanki üzdüm dostlarımı,
Kaldım bu hayatta bî nasîhât!
Ben gibisini görmedim dünyada,
Aşkın mezmum-u ins-u cinnine düşmüşüm.
Aldandım hep katre-i uyun-u maşuka,
Kemâne kâşa, hacîb-u esvede, İki kelam-ı kibâra îtibâr ettim.
Seni aşk-ı hakikiyle bağrına basanları ettin “nesyen mensiyyâ”,
İmtihân-ı tûl-i ömür olsan da,
Elinden tutup bırakmayan ehibbanın Allah’tan cân-u gönülden korkanına düşmüşüm.